Herkese son yazımdan merhabalar,
Stajımı bu hafta tamamlıyor olmam nedeniyle ortak bloga da son yazımı yazmış oluyorum fakat kişisel bloguma her hafta yazmaya devam edeceğim, oradan takip edebilirsiniz yazılarımı. Buradaki ortamdan ayrılıyorum hissi bu yazımı yazarken çok zor durumda bıraktı beni. Nereden başlasam, nasıl anlatsam burada yaşadıklarımı, hissettiklerimi hiç bilmiyorum, zaten ne kadar yazarsam yaziyim hep eksik olucak. Çünkü bu staj anlatılamaz sadece yaşanabilir :)
Öncelikle perşembe gününden bahsetmek istiyorum. Perşembe gününe 'Şirket nasıl kurulur' ve 'İş planı nasıl oluşturulur' sorularıyla başladık. Bu sohbetimizi sınıf tahtamızı da alarak Kayseri'nin gece manzarasıyla Gen-Kök merdivenlerinde yaptık, inanılmaz keyifliydi :) İlk olarak şirket kurmak için gerekenleri yazdık. Nakit akışı, ölçek ekonomisi, reklam, pazarlama ve 'trend' gibi iyi bir girişimcinin bilmesi gerekenlerden konuştuk. Bunların içinden en önemlisi 'trend' yani zamanın ruhunu okumak. Eğer şirketiniz zamanın ruhunu okumuyor, onu takip etmiyorsa diğer kriterlerin hiçbir önemi yoktur ve o şirket iflas etmeye mahkumdur. Bir diğer önemli konu da aslında hayatın her aşamasında olan pazarlamadır. Pazarlama istediğini satmaktan ziyade, elindeki ürünün, karşındakine ihtiyacı olduğuna inandırmaktır. Karşındakine zorla satmak da değildir (bu dolandırıcılığa girer zaten), karşındakinin hayat standartlarını yükseltmeye yöneliktir. Yine bu konuda da bakış açısı çok önemlidir. Bununla ilgili aklımda kaldığı kadarıyla bir hikaye anlatabilirim :) İki kişi ayakkabı satmak için Afrika'ya gitmişler. Orada hiç kimsenin ayakkabı giymediğini gören biri "burada ayakkabı satmamız çok zor hiç kimse ayakkabı giymiyor" demiş. Diğeri ise olaya çok daha farklı bakarak "iyi ya herkese satabiliriz." demiş :)
Zaten hep benimle olan girişimcilik merakım, önce değerli misafirimiz Ali Can Akkaş ile sohbetimiz, ardından Ahmet Raşit hocamızın girişimcilik deneyimleriyle iyice artmış bulunmakta sadece doğru zamanı bekliyorum :) Bu arada Kayseri'nin takdir ettiğim özelliklerinden biri, çocuklar burada küçük yaşta girişimci olmayı öğreniyorlar ya da keşfediyorlar. Duyduğum kadarıyla çoğu çekirdek satarak başlıyor :) ve bunun gibi birçok alanı deneyip yanlışlarını görerek, bir sonraki girişimciliği için tecrübe kazanarak yani işin mutfağını öğrenerek büyüyorlar. Çocukların ilgi alanlarına kulak verilmesi ve yeteneklerinin olabildiğince küçük yaşta keşfedilmesi gerektiğini düşünen biri olarak size Ken Robinson'un ted.com'daki konuşmasını izletmek istiyorum. Perşembe günümüzü 'Biyoinformatik nedir?' adlı sunumlarımız ile kapattık. Bu sunumların amacı biyoinformatiği en basit şekilde yani bu alanla hiç ilgisi olmayan birine nasıl anlatmamız gerektiğine yönelikti. Aslında onun da ötesinde bir konuyu ne kadar basit anlatabilirsen, o kadar iyi anlamışsındır tezi olduğunu düşünüyorum.
Kayserinin diğer sevdiğim özelliği gökyüzüne kendimi çok yakın hissetmek:) Neredeyse 24 saat bulunduğumuz birimden güneşin her türlü görkemli haline rastladık sanırım :) Kayseri'den gökyüzü bir harika :) En harika olan ise burada bulunmuş olmak ve Kayseri'de en sevdiklerim ise burada tanıştığım arkadaşlarım :) Direnebildiğimiz kadar uykusuzluğa direnip ekip olarak çalışmanın tadını doyasıya çıkardık. Burada geçirdiğim her an çok kıymetliydi, çok güzel hatıralar biriktirdik ve aynı zamanda biyoinformatiğin temellerini burada atmış olduk. Stajımızın bitmesi asla bir veda değil. Biyoinformatik adına daha çok planlarımız var ve bunları gerçekleştirmek için daha çok bir arada olacağız ;)
Her ayrıntısıyla bu stajı mükemmel tasarlayan ve yöneten değerli hocama çok teşekkür ediyorum. Görüşmek üzere :)
Hoşça kalın,
Sevgiler.
Çağla.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder