Merhaba,
Eğitimimizin bu son
haftasında sanırım son blog yazımı gerçekleştirmiş olmanın
garip hissiyle yazıma başlıyorum. Eğitime başlayalı 2 aydan
uzun bir süre oldu. Bu 2 ay dolu dolu geçtiğini yazdıklarımızı
takip edenler farkındadır diye düşünüyorum. Gelelim bugün
neler yaptığımıza...
Yine her Salı
olduğu gibi güne Skype görüşmesi ile başladık. Ömer Sinan
Saraç ile gerçekleştirdiğimiz bağlantımızda kendisini
tanıyarak zamanımızı doldurmaya başladık. Lisans eğitimi
Bilgasayar Mühendisliği olan Sinan Bey, yüksek lisansta robotik
üzerine çalışırken asıl isteğinin bilişsel [cognitive] bilim
olması üzerine bir de biyolojiyi sevdiğinden dolayı doktorada
biyoinformatik alanını tercih ediyor. Biyoinformatik anlatırken
konuya hakim oluşu ve heyecanınından dolayı yaptığı tercihten
ne kadar keyif aldığını görebiliyoruz. Şuan İTÜ' de hoca olan
Sinan Bey' in yüksek lisans programı için biyoinformatik dersi
vereceğini de belirtmeden geçmeyeyim.
Kısaca görüşmeden
bahsedecek olursam, daha çok Machine Learning üzerine çalışıyor
ve Machine Learning' den sanat diye bahsediyor. Sanat demesinin
nedeni ise; Machine Learningi'n ne olduğunu bunun üzerine çalışan
herkes biliyor fakat nasıl uygulayacağını bilmek insanın
kendisine kalıyor. Machine Learning'de amaç bilgisayara yapay zeka
gibi davranarak ona öğretmek ve fonksiyon bulmaya çalışmak.
Fonksiyon bulmak ise şu; elimizde var olan probleme dair
oluşturduğumuz algoritmayı datanın özniteliklerine bakarak
fonksiyon yazmak. Öznitelikler ne kadar çok artarsa gerçekten o
kadar hızlı uzaklaştığımızı şu örnekle verebiliriz. İki
bilim insanı arasında geçen konuşma da kimyacı matematikçiye
diyor ki bu özniteliklerle fili oluşturabilirim, bir öznitelik
daha eklersem filin hortumunu bile hareket ettirebilirim. Yani bu da
demek oluyor ki aslında herşeyi yapabilmek bizim elimizde.
Bilgisayarın zekası tamamen bizlerle sınırlandırıldığından
dolayı doğru kullanmak yine bize kalıyor. Hayali sonuçlardan
uzak durmak adına öznitelik çıkartırken datanın tamamı değil
de istediğimiz özelliğin bulunduğu yerin olası yerler olmasına
dikkat ederek, bu olası yerlere yönelmemiz gerekiyor.
Programlama nasıl
öğrenilir sorusuna ise şöyle cevap veriyor; mutlaka program
yazmanız gerekiyor, kendi tabiri ile ise “Eli kirletmek
gerekiyor!” diyor. Ayrıca sağlam bir biyoinformatikçi olmak
istiyorsak sağlam bir istatistik bilgisine ve bununla bağlantılı
olan Machine Learning bilgisine sahip olmamız gerekiyor. Moleküler
biyologların en büyük hatası ise lisans eğitiminde istatistik
alırken bu dersi pek umursamayarak daha çok genetik konularına
yönelmesi oluyor. Fakat ne yazık ki sadece laboratuvardaki deneysel
çalışmalar bir ürün ortaya koymak için yeterli olmuyor. Bir
projede istatistikçisiz çalışmak ölümden sonra otopsi doktoru
çağırmak gibi oluyor, eğer deneyiniz yaşasın istiyorsanız
istatistikçiyle koordineli çalışın diyor Sinan Bey. İstatistiğin
ve biyoinformatiğin değerini çok net bir şekilde ortaya koyduktan
sonra bizlere bu alanlarda kendimizi daha da fazla geliştirmek
kalıyor. Bu geliştirmenin en iyi yolu için ise şunu söylüyor;
öğrenmenin en iyi yolu kendi modelini oluşturmak. Daha önce
bildiğiniz herhangi bir şey ile yeni öğrendiğinizi
ilişkilendirirseniz öğrenmek daha kısa süre alacaktır.
Son olarak da
konuşmasını bize beyin çalışması yaptırarak bitiriyor. Şöyle
bir soru soruyor. Bir hapishane de 20 mahkum var. Bunların her
birine bir sayı veriliyor. Bu sayılar başka bir odada kutuların
içine teker teker saklanıyor. Her kutunun da kendine ait numarası
var. Her bir mahkum teker teker bu odaya götürüyor. Kendi sayısını
içeren kutuyu bulması için 10 kutu açma hakkına sahip. 10 deneme
sonunda kutuyu bulamazsa tüm mahkumlar idam edilecek. Kendi sayısını içeren kutuyu bulan mahkumlar ise başka bir odaya alınıyor. Tüm
mahkumların tek tek odaya girip 10 denemede kendi kutularını bulup
hayatta kalma şansını yakalamalarının olasılığı nedir?
Hayatta kalma olasılığı hangi stratejilerle arttırılabilir? Peki
sizce bu soruda tüm mahkumların hayatta kalmada en yüksek
olasılığı nedir? Nasıl hayatta kalmayı başabilirler?
Skype görüşmesinden
sonra 9 kişi bir arabaya sığmayı başarıp yine çok sevdiğimiz
Starbucks'a doğru yola çıktık. Öncesinde hep beraber yemek
yedikten sonra team viewer programı yardımıyla çalışmaya
başladık. Bayes ile daha öncesinde de bahsettiğim elimize gelen
yazının hangi blog yazarına ait olduğunun tespiti için Python'
da yazdığımız kodu çalıştırdık. Sonuçlar gerçekten de
güzeldi. En garibi de 4-5 arkadaşımın yazılarının bana benzer
olarak çıkması oldu. Daha sonra GenKök'e dönüp çalışmamıza
devam ettik.
Diğer bir Skype
görüşmemiz ise çok daha farklı bir alanda çalışan Selin
Arslanhan ile gerçekleştirildi. Selin Hanım' ı daha kısaca
tanıtacak olursam, lisansı Moleküler Biyoloji ve Genetik üzerine.
Daha sonrasında MBA' da yüksek lisansını yapmasıyla biyolojiyi
işletme alanına taşımasıyla çok nadir görülen ve cesaret
gerektiren bir tercih yapmış. Öncesinde alışma süresinde çok
zorlandığını belirtmesine rağmen hiç bir zaman amacından
vazgeçmediğini söylüyor. Bu dönemlerde duygusal yönden en büyük
destekçisi eşi olmuş. Başlangıçta işletme alanına entegre
olurken o alana ait olmadığından doğru kelimeleri
kullanamamasından dolayı aklındaki soruları aktarabilmekte ve
cevap bulabilmekte çokça zorlanmış fakat aklında gitmek istediği
bir hedef olduğundan dolayı devam etmiş. Şimdi ise şöyle
diyebiliyor; “Evet aklımda bir hedef vardı, yapmak istediklerim
vardı, bir yol da vardı ama bu işi bu kadar isteyip bu kadar
sevebileceğimi bilmiyordum”. Zamanla daha da çok şey öğrenmiş.
Şuan TEPAV' da [Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı]
sağlık politikaları ve yaşam bilimleri ile ilgili çalışıyor.
Enerjisinin yüksekliğini ve konuşmasındaki akıcılığını
görüşme boyunca çok rahatlıkla görebiliyoruz. Kendisi zaten
sürekli sunumlar yapan biri ve bunu çok iyi yaptığını tahmin
edebiliyorum. İşi gereği sürekli sunum yapmasına rağmen sunum
yapacağa yere göre her seferinde farklı sunumlar hazırladığını
bizlerle paylaşması ben de şu izlenimi bıraktı; Selin Hanım
işini çok ciddiye alıyor ve en iyi şekilde yapıyor. Osman' da
Selin Hanım'dan şöyle bir yardım istedi. Sizlerin de bildiği
gibi Moleküler Biyoloji diye bir ünvan yok. Bunun için neler
yapabiliriz? Biz gelecek haftadan itibaren bunun üzerine çokça
kafa yoracağız. Desteklerinizi şimdiden bekliyoruz. Ayrıca Selin
Hanım'a da bir “Moleküler Biyolog hangi alanlarda çalışır”
algıma bir yenisini ekleyip uykumu genişlettiği için
teşekkürlerimi iletiyorum. Çok yakın zamanda adını çokça
duyacağımıza hiç şüphe duymadığım Selin Arslanhan ile
çalışma alanına ilgi duyan herkes iletişime geçebilir.
Gecenin sonunda ise
yine GenKök'ün merdivenlerinde yerlerimizi alıp Python kodumuzdaki
son düzenlemeleri yapıp sonuçları inceledik. Ahmet Hocayla Osman,
Burak ve benim girdiğim iddaayı kaybettiğimizi de söylemeliyim.
Her zaman neden hocalar haklı çıkmak zorunda ki :). Sabaha doğru
ilerlediğimiz saatler de ise film izledik. Sihirbazlar Çetesi filmi
genel olarak güzeldi. Sonra kimilerimiz sabahlamaya devam ederken
kimimiz evlerimize döndü.
24 saat bizlere
yetmiyor. Hem çalışıyor hem de bundan çokça keyif alıyoruz.
Ekibin kendi arasında bu kadar uyumlu olması ise bir harika.
Sevgiler,
Bihter
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder