Eğitim
başladığından itibaren büyük resimden bahsediliyordu. Şimdi
büyük resmin içindeyim ve resme bakarken fark ettiklerimi,
kazandıklarımı yazıya dökmek istiyorum. Ahmet Raşit Hocamız
“Her zaman kendinize dışarıdan bakan ve size davranışlarınızı
objektif olarak analiz etmenizi sağlayan ikinci bir ben tutun.”
derdi. Kimilerine bu tabir şizofreni belirtisi gibi gelebilir fakat
bunu başarabilirseniz daha doğru adımlar atabilirsiniz.
Uzun süredir bir
“ben” daha var, benden öte... Beni sürekli uyaran, sevgiyi
doğruyla karıştırmayan ve yol gösteren. Bugün onun dilinden
yazacağım.
Kayseri'ye gelmeden
önce “Kaptan konuşuyor!” e-mailleriyle eğitimimize başladık.
En son mailin en son sözünü hatırlıyorum, şöyle yazıyordu;
“Uçuş ekibi, lütfen kalkış için yerlerinizi alın.” O
zamandan itibaren algımda oluşan “uçmak” eylemini, Kayseri' ye
ilk geldiğimde Ali Dağı' ndaki paraşütler, Nevşehir' deki uçan
halı ve YDS sınavına gireceğim yerin Sivil Havacılık Meslek
Yüksek Okulu -önünde kocaman bir uçak var- olması ile sürekli
karşıma çıkan belirtilerle deneyimledim. Şimdi biliyorum ki
Ahmet Raşit Hoca' nın yaptığı her davranışın, söylediği her
sözün ve yapmamızı istediği her uygulamanın sonucu uçuruyor!
Büyük resmin ilk
parçalarına dönüp baktığımda ise asıl eğitimimin Ahmet Raşit
Hoca ile tanıştığımdan itibaren başladığını söyleyebilirim.
Uzaktan dahi olsa takibi ve yönlendirmeyi öyle güzel yapıyordu ki
nasıl bir insan olduğunu anlamlandırmaya çalışırken şimdiye
kadar öğrendiğim beynimdeki insan kalıplarına oturtmaya
çalışıyordum. Belirli kalıba oturtana kadar uzunca bir zaman
geçirdikten sonra yapmam gerekenin yeni bir kalıp oluşturmak
olduğunu gördüm. Ve artık beynimde özenle oluşturulmuş bir
kalıpta farklı ve özel kişiliğle yer alıyor.
Bir yönden kendimi
diğer ekip üyelerinden daha şanslı hissediyorum. Onlardan biraz
daha erken kendisini tanımaya başlamıştım. Tanımaktan kastım
daha erken tanışmak değil, belirli süreyi daha verimli geçirerek,
karşılıklı tanıma fırsatı bulmak. Bu zaman zarfında ise,
staja nasıl hazırlandığını, neler yapmak istediğini ve bunu
yaparken karşı taraftan ne beklediğini duyma fırsatı buldum.
Psikolojiyle de yakından ilgilenmesinden dolayı hiç bir ayrıntıyı
atlamak istemediğini ve bunun için de hassas bir şekilde
çalıştığını gözlemledim. Her fırsatta kendi düşüncelerimi
de paylaşmamı istemesiyle ve kendi yorumunu katmasıyla da staj
taslağı hazırlandı.
Eğitimin başından
beri ekibin iletişiminden sorumlu olduğumdan dolayı da her bir
kişiyle tanışmayı ilk ben gerçekleştirdim ve her birini
yakından tanıma fırsatı buldum. İletişimden sorumlu olmanın
bana kattığı en değerli şey; birbirinden oldukça farklı olan
insanların ihtiyaçlarını hangi davranışlarla karşılamam
gerektiğini, nasıl hitap etmem gerektiğini, kimin hangi
sözcüklerle motive olduğunu, kimin hangi yaklaşımdan
hoşlanmadığını ve nasıl tepki verdiğini deneyimlemek oldu.
Kimi zaman yanlış davranışlarımın sonuçlarını üzülerek
yaşadım ama bunu deneyimlemekten büyük mutluluk yaşıyorum. Bu
süreçte yine beni gerektiğinde takdir eden, gerektiğinde ise
karşısına alıp kendi hayatından kesitler sunarak; “Ben de
aynısı yaptım, sonucu böyle oldu. Tercih senin.” diyerek bana
kendi muhasebemi yapmamı öğreten Ahmet Raşit Hocam vardı. Erken
yaşta böyle birinin varlığını fark edebildiğim için kendimi
oldukça şanslı buluyorum.
Bir diğer eğitime
damgasını vurduğunu düşündüğüm ise, diğer stajlarda bu
denli yoğun olmayan sunum yapma becerilerinin geliştirilmesiydi.
Hatta üniversite eğitimiyle dahi kıyaslandığında yine bu denli
yoğun sunum yapmamıştım. Sunum yapma fikri başlarda gerginlik
oluşturmasına rağmen sonrasında keyifli bir hal aldığını
söylemeliyim. Her hafta sunum yaparak ilerlediğimiz eğitimimizde,
sunum yapmayı değil “şov yapmayı öğrendik!”
Skype görüşmelerinin
sağladığını network' üde unutmamak gerek. Farklı bakış
açılarını görmemizi sağladığından, yeni fikirler
oluşturmamıza yol açan ve ufkumuzu açan her görüşme için
kendilerine ne kadar teşekkür etsek az. Bunların yanı sıra,
görüşme yaptığımız 3 değerli hocamızla birebir tanışma
fırsatı buldum ve bir projede yer alarak proje tecrübesi kazandım.
İşinde uzman biriyle tanışmak, bir sonraki adımın ne olması
gerektiğini öngörmemizi sağladı.
Biyoinformatik
üzerine ise ne çok şey öğrendiğimizi okumuşsunuzdur. Tekrar
tekrar bahsetmek istemiyorum. Bir gün bir kalktım ve hayatımı
biyoinformatik üzerine kurduğumu gördüm. Biyoinformatiğe
uyandım. Geçen gün izlediğim bir videoda şu sözler geçiyordu;
“Uyumak istediğin kadar başarmak istemiyorsun.” Eğitimin sırrı
tamda bu kelimelerde saklıydı. Ekibin tüm üyeleri en az bir defa
sabahlamıştı GenKök'te. Defalarca sabahladık, yoğun bir şekilde
çalıştık. Biz öğrenmeyi uyumaya tercih ettik, hem de defalarca,
hem de isteyerek ve bundan keyif alarak. Yeri geldi oyunlar oynadık,
filmler izledik, hergün her öğün yemeği beraber yedik, yeri
geldi karnımız ağrıyana kadar, gözlerimizden yaş gelene kadar
güldük. Biz çok eğlendik, çok mutlu olduk burada olmaktan ve
beraber olmaktan dolayı.
Dışarıdan bakan
her insan için evet GenKök'teydik, staj yapıyorduk. İçeriden
bakabilselerdi görecekleri ise, bizim farklı bir dünyada olduğumuz
ve hedefimiz için amacımızı asla unutmadığımızdı.
“Tanısan
seversin.” cümlesinin ne kadar da doğru olduğunu öğrendim.
Özetleyecek
olursam, Ayşegül'den çalışma ortamındaki huzuru sağlamak adına
nasıl herkes yedirilir, içiriliri, tatlı dilin yılanı deliğinden
nasıl çıkardığını,
Burak' tan bir
insanın sadece “gülümsemesini” görmek için tüm
ihtiyaçlarının nasıl giderilebileceğini, kod yazmanın bir
insanın genindeki kodda nasıl saklı olabileceğini ve bir insanın
bu hayata biyoinformatik için nasıl gelebileceğini,
Cansu' dan yılmadan
yorulmadan sabahlara kadar nasıl çalışılırı, hedefinden asla
vazgeçmeden onu engelleyen her şeyden radikal kararlarla nasıl
vazgeçiliri,
Ceyhun' dan
gerilmeden tüm kodların yazılıp zamanında nasıl tamamlandığını,
efendiliğin bir grupta nasıl değerli olduğunu,
Çağla' dan
önyargılı olmadan insanların nasıl tanınabileceğini,
Elif' ten değer
bulmanın insanın üzerindeki kıyafetlerden değilde tamamen iyi
niyet ve samimiyetten nasıl olabileceğini, sevdiği şeylere
herşeye rağmen bağlı olmanın verdiği hazzın nasıl olduğunu
ve dans etmenin tüm benlikle nasıl yapılabildiğini,
Evrim' den sakin,
sessiz ve süreklilikle uzun vadede başarının nasıl
kazanıldığını, ekip çalışmasına en uygun biçimde nasıl
adapte olunabileceğini, bir şey nasıl mükemmel yapılırı,
Hana' dan insanlara
fırsat verildiğinde farklı karakterde dahi olsa aynı ortamda
huzurlu bir şekilde nasıl çalışabileceğini,
Hande' den bazı
insanların Dünya'ya şov yapmak için gelebildiğini ve bu yetiyi
kendi karakterlerinde doğuştan itibaren nasıl taşıyabildiğini,
Mehmet Akif' ten
kendine değer vermenin, kendine herhangi bir şey hazırlarken
özenerek yapılmasıyla dahi olabileceğini, bir ekibe en kısa
sürede ailedenmiş gibi nasıl hissettirilebileceğini,
Mehmet Emre' den her
insanı olduğunu gibi kabul etmenin, var olduğu gibi sevebilmenin
önemini, egolarına yenik düşmemekle nasıl daha da yücelindiğini,
konuşma sanatının nasıl yapılabileceğini,
Mustafa' dan doğru
sorunun nerede nasıl sorulacağını ve probleme yönelik nasıl
çalışılacağını,
Osman' dan bir
ekibin nasıl yönlendirilebileceğini, probleme nasıl çözüm
olunabileceğini öğrendim. Ayrıca Osman için şunu da itiraf
etmeliyim ki üniversitede beraber okumamıza rağmen onu tanımak
için çok geç kalmışım.
Eğitim boyunca tüm
nazımı çeken, olmuyor dediğim her zaman sakinleştirip yüzümü
güldüren, programlamanın mantığını tahtaya yaza yaza anlatan
ve asla yılmayan, programlamanın yanında dertlerimi
dinleyen,anlayan ve sonunda bana hak veren, istediğim bir şey
olmadığında verdiğim tepkilerden ne hissettiğimi anlayan sevgili
grup arkadaşım Burak' a ne kadar teşekkür etsem azdır.
Karakterinin şahaneliğiyle tüm ekibin belkide en çok sevgisini
kazanan, bizim ikinci hocamız olarak gördüğümüz Burak'ı
ileride çok iyi yerlerde göreceğime eminim. Ve şundan da eminim
ki daha bir sürü projede daha beraber çalışacağız. Şuanda
kendi başıma güzel şeyler ortaya çıkarabiliyorsam Ahmet Raşit
Hocadan sonra üzerimdeki emeği çok olduğundandır.
Tüm bu değerleri
bana katan ve daha sağlam adımlarla yürümemi sağlayan tüm
GenKök Biyoinformatik ekibine sonsuz teşekkür ediyorum. İyi ki
sizleri tanımışım ve büyük resmin bir parçası da ben olmuşum.
Yoğun baskıları
ile bana Outliers'ı okutan ve her fırsatta çizginin dışında
olduğumu hatırlatan, başarabileceğime gönülden inanan, özgüven
kazandıran ve geleceğim için beni benden çok düşünen sevgili
Ahmet Raşit Hocam' a sonsuz teşekkür ederim.
Herşey bir yana ben
birsürü dost kazandım. Şunu da biliyorum ki hiçbir şey bitmez,
sadece boyut değiştirir. Eğitimin bize kattıklarıyla yeni yeni
başlangıçlara yol alacağımız şu günlerde yeni heyecanlar
oluşmaya başladı bile.
Sevgili
Biyoinformatik tutkunları, sizlere sesleniyorum. Biyoinformatik'i
Türkiye'de biz böyle kurduk, onu yükseltecek ve yaşatacak
sizlersiniz! :)
Yolda kalın,
Hoşçakalın,
Bihter
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder