8 Eylül 2014 Pazartesi

Eylül'ü Seçtim, Çünkü O Vedalara Pek Bir Alışık..

Eğitim başladığından itibaren büyük resimden bahsediliyordu. Şimdi büyük resmin içindeyim ve resme bakarken fark ettiklerimi, kazandıklarımı yazıya dökmek istiyorum. Ahmet Raşit Hocamız “Her zaman kendinize dışarıdan bakan ve size davranışlarınızı objektif olarak analiz etmenizi sağlayan ikinci bir ben tutun.” derdi. Kimilerine bu tabir şizofreni belirtisi gibi gelebilir fakat bunu başarabilirseniz daha doğru adımlar atabilirsiniz.

Uzun süredir bir “ben” daha var, benden öte... Beni sürekli uyaran, sevgiyi doğruyla karıştırmayan ve yol gösteren. Bugün onun dilinden yazacağım.


Kayseri'ye gelmeden önce “Kaptan konuşuyor!” e-mailleriyle eğitimimize başladık. En son mailin en son sözünü hatırlıyorum, şöyle yazıyordu; “Uçuş ekibi, lütfen kalkış için yerlerinizi alın.” O zamandan itibaren algımda oluşan “uçmak” eylemini, Kayseri' ye ilk geldiğimde Ali Dağı' ndaki paraşütler, Nevşehir' deki uçan halı ve YDS sınavına gireceğim yerin Sivil Havacılık Meslek Yüksek Okulu -önünde kocaman bir uçak var- olması ile sürekli karşıma çıkan belirtilerle deneyimledim. Şimdi biliyorum ki Ahmet Raşit Hoca' nın yaptığı her davranışın, söylediği her sözün ve yapmamızı istediği her uygulamanın sonucu uçuruyor!

Büyük resmin ilk parçalarına dönüp baktığımda ise asıl eğitimimin Ahmet Raşit Hoca ile tanıştığımdan itibaren başladığını söyleyebilirim. Uzaktan dahi olsa takibi ve yönlendirmeyi öyle güzel yapıyordu ki nasıl bir insan olduğunu anlamlandırmaya çalışırken şimdiye kadar öğrendiğim beynimdeki insan kalıplarına oturtmaya çalışıyordum. Belirli kalıba oturtana kadar uzunca bir zaman geçirdikten sonra yapmam gerekenin yeni bir kalıp oluşturmak olduğunu gördüm. Ve artık beynimde özenle oluşturulmuş bir kalıpta farklı ve özel kişiliğle yer alıyor.

Bir yönden kendimi diğer ekip üyelerinden daha şanslı hissediyorum. Onlardan biraz daha erken kendisini tanımaya başlamıştım. Tanımaktan kastım daha erken tanışmak değil, belirli süreyi daha verimli geçirerek, karşılıklı tanıma fırsatı bulmak. Bu zaman zarfında ise, staja nasıl hazırlandığını, neler yapmak istediğini ve bunu yaparken karşı taraftan ne beklediğini duyma fırsatı buldum. Psikolojiyle de yakından ilgilenmesinden dolayı hiç bir ayrıntıyı atlamak istemediğini ve bunun için de hassas bir şekilde çalıştığını gözlemledim. Her fırsatta kendi düşüncelerimi de paylaşmamı istemesiyle ve kendi yorumunu katmasıyla da staj taslağı hazırlandı.

Eğitimin başından beri ekibin iletişiminden sorumlu olduğumdan dolayı da her bir kişiyle tanışmayı ilk ben gerçekleştirdim ve her birini yakından tanıma fırsatı buldum. İletişimden sorumlu olmanın bana kattığı en değerli şey; birbirinden oldukça farklı olan insanların ihtiyaçlarını hangi davranışlarla karşılamam gerektiğini, nasıl hitap etmem gerektiğini, kimin hangi sözcüklerle motive olduğunu, kimin hangi yaklaşımdan hoşlanmadığını ve nasıl tepki verdiğini deneyimlemek oldu. Kimi zaman yanlış davranışlarımın sonuçlarını üzülerek yaşadım ama bunu deneyimlemekten büyük mutluluk yaşıyorum. Bu süreçte yine beni gerektiğinde takdir eden, gerektiğinde ise karşısına alıp kendi hayatından kesitler sunarak; “Ben de aynısı yaptım, sonucu böyle oldu. Tercih senin.” diyerek bana kendi muhasebemi yapmamı öğreten Ahmet Raşit Hocam vardı. Erken yaşta böyle birinin varlığını fark edebildiğim için kendimi oldukça şanslı buluyorum.

Bir diğer eğitime damgasını vurduğunu düşündüğüm ise, diğer stajlarda bu denli yoğun olmayan sunum yapma becerilerinin geliştirilmesiydi. Hatta üniversite eğitimiyle dahi kıyaslandığında yine bu denli yoğun sunum yapmamıştım. Sunum yapma fikri başlarda gerginlik oluşturmasına rağmen sonrasında keyifli bir hal aldığını söylemeliyim. Her hafta sunum yaparak ilerlediğimiz eğitimimizde, sunum yapmayı değil “şov yapmayı öğrendik!”

Skype görüşmelerinin sağladığını network' üde unutmamak gerek. Farklı bakış açılarını görmemizi sağladığından, yeni fikirler oluşturmamıza yol açan ve ufkumuzu açan her görüşme için kendilerine ne kadar teşekkür etsek az. Bunların yanı sıra, görüşme yaptığımız 3 değerli hocamızla birebir tanışma fırsatı buldum ve bir projede yer alarak proje tecrübesi kazandım. İşinde uzman biriyle tanışmak, bir sonraki adımın ne olması gerektiğini öngörmemizi sağladı.

Biyoinformatik üzerine ise ne çok şey öğrendiğimizi okumuşsunuzdur. Tekrar tekrar bahsetmek istemiyorum. Bir gün bir kalktım ve hayatımı biyoinformatik üzerine kurduğumu gördüm. Biyoinformatiğe uyandım. Geçen gün izlediğim bir videoda şu sözler geçiyordu; “Uyumak istediğin kadar başarmak istemiyorsun.” Eğitimin sırrı tamda bu kelimelerde saklıydı. Ekibin tüm üyeleri en az bir defa sabahlamıştı GenKök'te. Defalarca sabahladık, yoğun bir şekilde çalıştık. Biz öğrenmeyi uyumaya tercih ettik, hem de defalarca, hem de isteyerek ve bundan keyif alarak. Yeri geldi oyunlar oynadık, filmler izledik, hergün her öğün yemeği beraber yedik, yeri geldi karnımız ağrıyana kadar, gözlerimizden yaş gelene kadar güldük. Biz çok eğlendik, çok mutlu olduk burada olmaktan ve beraber olmaktan dolayı.

Dışarıdan bakan her insan için evet GenKök'teydik, staj yapıyorduk. İçeriden bakabilselerdi görecekleri ise, bizim farklı bir dünyada olduğumuz ve hedefimiz için amacımızı asla unutmadığımızdı.

“Tanısan seversin.” cümlesinin ne kadar da doğru olduğunu öğrendim.

Özetleyecek olursam, Ayşegül'den çalışma ortamındaki huzuru sağlamak adına nasıl herkes yedirilir, içiriliri, tatlı dilin yılanı deliğinden nasıl çıkardığını,

Burak' tan bir insanın sadece “gülümsemesini” görmek için tüm ihtiyaçlarının nasıl giderilebileceğini, kod yazmanın bir insanın genindeki kodda nasıl saklı olabileceğini ve bir insanın bu hayata biyoinformatik için nasıl gelebileceğini,

Cansu' dan yılmadan yorulmadan sabahlara kadar nasıl çalışılırı, hedefinden asla vazgeçmeden onu engelleyen her şeyden radikal kararlarla nasıl vazgeçiliri,

Ceyhun' dan gerilmeden tüm kodların yazılıp zamanında nasıl tamamlandığını, efendiliğin bir grupta nasıl değerli olduğunu,

Çağla' dan önyargılı olmadan insanların nasıl tanınabileceğini,

Elif' ten değer bulmanın insanın üzerindeki kıyafetlerden değilde tamamen iyi niyet ve samimiyetten nasıl olabileceğini, sevdiği şeylere herşeye rağmen bağlı olmanın verdiği hazzın nasıl olduğunu ve dans etmenin tüm benlikle nasıl yapılabildiğini,

Evrim' den sakin, sessiz ve süreklilikle uzun vadede başarının nasıl kazanıldığını, ekip çalışmasına en uygun biçimde nasıl adapte olunabileceğini, bir şey nasıl mükemmel yapılırı,

Hana' dan insanlara fırsat verildiğinde farklı karakterde dahi olsa aynı ortamda huzurlu bir şekilde nasıl çalışabileceğini,

Hande' den bazı insanların Dünya'ya şov yapmak için gelebildiğini ve bu yetiyi kendi karakterlerinde doğuştan itibaren nasıl taşıyabildiğini,

Mehmet Akif' ten kendine değer vermenin, kendine herhangi bir şey hazırlarken özenerek yapılmasıyla dahi olabileceğini, bir ekibe en kısa sürede ailedenmiş gibi nasıl hissettirilebileceğini,

Mehmet Emre' den her insanı olduğunu gibi kabul etmenin, var olduğu gibi sevebilmenin önemini, egolarına yenik düşmemekle nasıl daha da yücelindiğini, konuşma sanatının nasıl yapılabileceğini,

Mustafa' dan doğru sorunun nerede nasıl sorulacağını ve probleme yönelik nasıl çalışılacağını,

Osman' dan bir ekibin nasıl yönlendirilebileceğini, probleme nasıl çözüm olunabileceğini öğrendim. Ayrıca Osman için şunu da itiraf etmeliyim ki üniversitede beraber okumamıza rağmen onu tanımak için çok geç kalmışım.

Eğitim boyunca tüm nazımı çeken, olmuyor dediğim her zaman sakinleştirip yüzümü güldüren, programlamanın mantığını tahtaya yaza yaza anlatan ve asla yılmayan, programlamanın yanında dertlerimi dinleyen,anlayan ve sonunda bana hak veren, istediğim bir şey olmadığında verdiğim tepkilerden ne hissettiğimi anlayan sevgili grup arkadaşım Burak' a ne kadar teşekkür etsem azdır. Karakterinin şahaneliğiyle tüm ekibin belkide en çok sevgisini kazanan, bizim ikinci hocamız olarak gördüğümüz Burak'ı ileride çok iyi yerlerde göreceğime eminim. Ve şundan da eminim ki daha bir sürü projede daha beraber çalışacağız. Şuanda kendi başıma güzel şeyler ortaya çıkarabiliyorsam Ahmet Raşit Hocadan sonra üzerimdeki emeği çok olduğundandır.

Tüm bu değerleri bana katan ve daha sağlam adımlarla yürümemi sağlayan tüm GenKök Biyoinformatik ekibine sonsuz teşekkür ediyorum. İyi ki sizleri tanımışım ve büyük resmin bir parçası da ben olmuşum.

Yoğun baskıları ile bana Outliers'ı okutan ve her fırsatta çizginin dışında olduğumu hatırlatan, başarabileceğime gönülden inanan, özgüven kazandıran ve geleceğim için beni benden çok düşünen sevgili Ahmet Raşit Hocam' a sonsuz teşekkür ederim.

Herşey bir yana ben birsürü dost kazandım. Şunu da biliyorum ki hiçbir şey bitmez, sadece boyut değiştirir. Eğitimin bize kattıklarıyla yeni yeni başlangıçlara yol alacağımız şu günlerde yeni heyecanlar oluşmaya başladı bile.

Sevgili Biyoinformatik tutkunları, sizlere sesleniyorum. Biyoinformatik'i Türkiye'de biz böyle kurduk, onu yükseltecek ve yaşatacak sizlersiniz! :)


Yolda kalın,
Hoşçakalın,

Bihter













Hiç yorum yok:

Yorum Gönder